Düşünündüm de tam 13 yıl olmuş Ankara ya gitmeyeli... Sonbaharda Ankara postumun ilkini burada anlatmıştım... Eşim tüm gün boyu seminerde olacağı için ben Ankarada başladım gezmeye... Zaten geliş amacımın temelini Anıtkabir oluşturuyordu... Atamı en son 23 yıl önce ziyaret etmiştim... Çocukken bu kadar kıymetini bilemiyorsun tabi büyüdükçe ilkeleri hedefleri fikirleri beyninde daha bir anlam kazanıyor insanın... Küçükesattan Kızılay meydanında güneşli bir pazartesi günü yürüyerek geçtim sonra metro ile Tandogan ve Anıttepe'ye doğra yürümeye başladım... Atam a yaklaştıkça heyacanım daha da artıyordu bunu o kadar hissediyordum ki resim çekme sayım bile azalmıştı...
Akşehir şehit aileleri ve yardımlaşma derneği de gelmişti bu güzel pazartesi günü Atam ı ziyarete...
Aslanlı yol uzakdıkça uzamıştı sanki bir an önce varmak istiyordum heyacanım gitgide artıyordu...
Tarifi imkansız bir heyacandı bu sevinç ama buruk bir sevinç vardı, özlem vardı, mahçubiyet vardı, hüzün vardı...
Çelenk koyma merasimi vardı ve saygı duruşu askerler eşliğinde işte o an kendimi dafa fazla tutamadım gözyaşlarıma hakim olmak imkansızdı...Şehit aileleriyle yanyana, o anı burada kelimeler yeterli kalmaz anlatmaya...
Türkiye nin hatta dünyanın dörtbir tarafından insanlar geliyordu... Atamı ziyarete... Ben ağlamaktan uzunca bbir süre kendime gelemdim bir köşeye çekilip kendime gelmeye çalıştım... Bir kadın eli hissettim omzumda bana mendil verdi ilk önce gözlerimiz konuştu sessizce birbirimize baktık... Sonra bana dedi ki Çok üzüldün (yeter ağlama artık der gibi) ATAMIN EMANETİNE SAHİP ÇIKAMADIĞIM İÇİN UTANCIMDAN AĞLIYORUM dedim ama cümlenin sonlarına doğru kelimeler boğazımda kaldı ağlamaktan tamamlayamıyordum bile...
Duygularıma ve gözyaşlarıma ara verip kendime gelmem lazımdı çükü altüst olmuştum... Uzun zamandır böyle ağladığımı hatırlamıyorum çünkü... Anıttepede yine buraya ait bir cafe vardı arka tarafta bir çay içip kendime geldim biraz enerji topladım... Cafe de duvardaki bu resimle bütünleşmiştim adeta...
Çay molasından sonra Anıtkabir de müze bölümüne geçtim...
Sigara tabakaları...
Madalyaları...
Ne kadar şanslı İsmet İnönü tam Atatürkün karşında aynı mekanda... Yüzlerce insan tarafında ziyaret edilmek ender insanlara nasip olur...
Teyzemlerde benim gibi öyle yorulmuşlar ki ben bir uçta onlar diğer uçta yorgun bedenlerimizi dinlendiriyorduk...
Dedim ya Türkiye nin dünyanın dörtbir tarafından ziyaretçiler Atamızı yanlız bırakmıyor... Down sendromlu çocuklar da gelmişlerdi onlar mozeleye çıkmadan önce öğretmenlerinin eşliğinde Andımızı öyle güzel okudular ki gözyaşlarım bir kez daha sel olmuştu... O anı videoya kaydettim.... Birileri unutturmaya çalışsa da varlığımız Türk varlığına armağan olsun...
Bir daha ya nasip gelmek diye ayrıldım Anıtkabir den... Oradaki gençlerin coşkusu bir başkaydı ve o zaman bir kez daha anladım Atatürk ün ülkeyi neden polise askere siyasetçilere değilde gençlere emanet ettiğini...
Anıtkabir den ayrıldıktan sonra Kızılaya geçmeden bir yorgunluk kahvesi içtim sonra Kızılayda biraz dolaştım ve Kocatepe camii ne gittim...
Bende özel bir yeri vardı bu camiinin... Henüz 11 yaşındayken annem kemoterepi için Ankaraya geliyordu konakladıkları yerde Kocatepe camine oldukça yakındı... Çocukken annem ölecekmi endişesi duyar her gece dua ederdim... Annem iyileşsin diye... Yine kemoterapi zamanıydı biz oradaydık arabayla bu camiinin yanından geçerken ezan okunuyordu çok dua etmiştim çocuk kalbimle... İçine girememiştim ama olsun Allah beni duyuyordu diyordum... Ankaraya giderken kafamda iki yer vardı Anıtkabir ve Kocatepe camiii... İşte tüm iştihamıyla karşımdaydı...
İçerisi öylesine huzur doluydu ki... Büyüklüğü ferahlığı...
Herbir karesesinden huzur çıkıyordu adeta orada saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım zaten... İnsan faklı bir boyuta geçiyor...
Tüm gün öylesine yorulmuştum ki kendimi otele zor attım bir saatlik dinlenmenin ardından eşimle yemek faslı derken Ankaradaki arkadaşlarla buluşma zamanı dedik...
Sevgili Bülent yine her zamanki gibi bizi kahkaha krizine sokmuştu bile... İlk defa tanıştığım Beste abla da harika bir insan... O kadar pozitif ki tüm enerjisiyle yorgunluğumu alıp götürüyordu...
Gece bile ayrı güzelsin...
Biliyorum oldukça uzun ve bol resimli bir yazı oldu ama uzun zaman sonra Ankarada olmak çok ama çok güzeldi... Atahan mı? Onu ablaya bırakmıştık. Bu hızlı tempoya ayak uydurmak için biraz daha büyümesi gerek :)) Geldiğimde bol bol hasret giderdim zaten saatlerce kokladım oğlumu...Ankaradan veda fotoğrafımda tatlı lı bişey olsun dedim ve soğuk Ankara akşamında ayrılırken yediğim buz gibi dondurmayla veda ettim...
aaa demek ankaradaydin tühh bilseydim anitkabira gelirdim :) anitkabirimizz cokkk güzelll her gittigimde tekrar hayran kaliyorum
YanıtlaSilMein Blog/Blogum
İnsallah baska zamanA canim...hayran kalmamak mumkun degil Zaten..
SilDemet hanım eğer blogunuza izleyiciler sekmesini eklerseniz sizleri daha rahat takip edebiliriz
YanıtlaSililginize çok teşekkür ederim... izleyiciler sekmesi bloğumun en üstünde yer alıyor... Dikkat çekmiyor galiba hemen yer değişikliği yapmam lazım ozaman :)
SilAy ben nasıl görmem... Kusura bakmayın hatam için :) Hemen aldım tabiki de takibe. Yazınız baya uzun ve malesef şu an detayını okumaya fırsatım olmadı. Ama şunu sormak istedim belki yayında yazıyordur ama okuyamadım kusura bakmayın. Anıt Kabir de fotoğraf çektirmiyorlardı?
SilMozele kisminda serbest sadece muze kisminda yasak ama ben yasaklari deldim:)) flas olmadigi surece esyalara zarar vermez...
SilAnladım.. Teşekkür ederim bu güzel fotoğraflar için.
SilGizli gizli cekicen diye kirk takla attim:))
YanıtlaSil