30 Ocak 2014 Perşembe

BİR ÇOCUK NASIL MOTİVE EDİLİR?


Çocuğunuz "Ben yapamam ki, kimse beni sevmiyor, matematiği anlayamıyorum, vb." ifadeler kullandığında onun daha fazla üstüne gitmeyip rahatlatmaya çalışabilirsiniz. Oysa bu şekilde davranarak onun bir sorumluktan kaçmasını veya kendini daha da güçsüz ve yetersiz hissetmesini sağlamış olabilirsiniz.Bu nedenle onu teşvik edip desteklerseniz özgüvenini de artırabilirsiniz. Onun buna gereksinimi vardır çünkü; kimse başarısız ve yetersiz olmak istemez.
Yetersizlik hisseden birini nasıl anlarsınız?: Onu uyardığınızda yapamayacağını söyler ve ona “acırsınız. 
Ona acıdığınızı belli etmeyin. Yapacağına inandığınızı hissettirin. Onu teşvik edin. 

Beceriyi yapmaya motive etme yolu: Teşvik / Yüreklendirme
Kişinin bir işi yapmayı istemesi, harekete geçmesi için teşvik olması bir başka deyişle yüreklenmesi gerekir. Teşvik, kişinin o işi yapmaya gücünün yetebileceğine inandırır. Kişi başkalarını olduğu kadar kendi kendini de teşvik edebilir. Ancak “teşvik”, “övgü”yle karıştırılabilir. Oysa bu iki kavram taban tabana zıttır.
Övgü
“Aferin”, “Çok güzel olmuş”, “İyi bir çocuksun” , “Hep böyle uslu dur”, “En güzel resim seninki”, “Seninle gurur duyuyorum” sözcükleri çok sık kullanılan övgü sözcüklerdir. Ancak sanıldığının tersine, bu ifadelerin kullanılması kişide bir çok olumsuzluklara neden olabilir. Bir şeyi doğru yapıldığında onu övmek yerine teşvik yapılması önerilir. 
Övgü yerine teşvik… 
a) “Aferin” yerine…..: Neden dolayı “aferin” dediğinizi açıklayın. “...şu davranışından dolayı çok beğendim”, “Çok eğlenceliydi.”
b) “Çok güzel olmuş.” yerine…...:”Güzel” göreceli ve kapalı bir ifade olduğu için neden dolayı beğendiğinizi açıklayın ki güzellik ölçünüzü bilsin ve tekrar yapabilsin.Örneğin; “Resminde kağıdın her tarafını kullanmışsın. Renkleri çok dengeli kullanmışsın. Örneğin, morla sarı birlikte çok çarpıcı görünüyor.”
c) “İyi bir çocuksun” yerine ……..: İyi” ifadesi de açık değil. Ne yaptığı için onu “İyi” bulduğunuzu açıklayın. Örneğin “Arkadaşına yardımcı olman çok hoşuma gitti.”
d) “Hep böyle uslu dur” yerine….: “Uslu” derken ne demek istediğiniz belirtin. Örneğin; “Babanla biz konuşurken araya girmeden sabırla beklediğin için konuşacaklarımız çabucak bitti ve oyuna daha çok zamanımız kaldı.”
Övgü ve teşvik arasındaki farklar
Kendinizden büyük veya eşit birine “Aferin, çok güzel giymişsin.” veya çocuğun annesine “Aferin anne, çok güzel bir çorba pişirmişsin.” dediğini düşünün. Komik olur ve ona yüksekten bakar gibi durursunuz. İstediği kadar candan olsun “aferin” kişiye soğuk bir değer yargısı ve üstünlük ifade eder. Oysa “Kıyafetin çok hoşuma gitti. Tam yerine ve mevsimine göre giyinmişsin.” bir teşvik ifadesidir ve eşit insanlar arasında bir mesajdır. Herkese rahatça verilebilir. Çünkü herkesin teşvike gereksinimi vardır. Kendinize ve çocuğa saygı gösterir. Öven kişi “aferin” derken övülen kişi neden beğendiğini açıklamadığı için değerlendirme de göreceli olarak kalır. Oysa teşvik ederken bir şeyi neden beğendiğinizi söylemekle kalmaz, nedenini de açıklarsınız ki beğeni kriterini karşı taraf da öğrensin. Örneğin:
Teşekkür ederim, işimiz kolaylaştı.
Renkler birbirine çok uyumlu olmuş çok beğendim.
Yardıma ihtiyacım vardı, sen de önerdin, sağol.
Sen olmasaydın bu kadar çabuk bitiremezdim.
Bugün çok mutluyum, benim için bir sürpriz oldu.
Övgü, çocuğa (en güzel/iyi, hep, mükemmel, vb.) gerçekçi olmayan standartlar koyar ve kişi mükemmel oldukça değerinin arttığına inanır.
“Sınıftaki en güzel resim seninki” yerine “ Her geçen gün daha güzel resim yapıyorsun.” dediğinizde teşvik edilen çocuk, hata yapma ve deneme cesareti edinir. Başkalarıyla kıyaslamayı değil, kendi içindeki gelişmeyi ortaya koyar. 
Teşvik, çocuğu olduğu gibi kabul eder, şartı yoktur 
Geçen sefer 10 tane bilmiştin, bu sefer 25 tane. Çok gelişiyorsun.
Bu işi halletme tarzını beğendim. Pek kolay bir iş değildi.
Sonunda iyi olacak. Yapamadığına ve hatalarına üzülme.
Yaptığın işten memnun kaldığına sevindim.
Elinden geleni yaptın.
Düş kırıklığına uğradığını biliyorum. Biraz konuşmak ister misin?
Övgü, bitirilmiş bir iş için verilen ödüldür. Oysa teşvik, hiç başlamamış ve yapmak istemeyen birine bile verilebilir. Çabanın fark edilmesidir ve gelişmeye odaklanır. Teşvik edilen işinde sebat göstermeyi öğrenir. Güven verir, cesur olmasına yardım eder.
Kararına güveniyorum.
Bildiğim kadarıyla elinden geleni yapacaksın.
Bu zor gibi görünüyor ama altından kalkacağına inanıyorum.
Yapabilirsin, zaten yarı yola gelmişsin.
Övgü, başkalarının isteklerini yerine getirmesini söyler, dıştan kontrol eder. Sadece benim istediğimi yaptığın zaman değerlisin mesajını verir. Kişi, uyum sağladığı sürece değeri olduğunu öğrenir. Teşvik yapılan, gelişmelerini değerlendirmeyi ve kendi başına karar vermeyi öğrenir. 
Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
Yaptığından memnun olmadığına göre neresini beğenmedin ve seni memnun edebilecek neler yapmayı düşünüyorsun?
Bunu yapmaktan hoşlandığın belli oluyor.
Övgü, dıştan değerlendirir. Övdüğünüz kişi başkalarını memnun ederek değer kazandığına inanır. “Seninle gurur duyuyorum” dediğinizde onun omuzlarına yük yüklersiniz. Övgüyü hak edecek şey yapamayan kişi böylece kötü bir şey yaptığı duygusuna kapılır ve beğenilmediği, yetersiz olduğu inancına kapılır. Başarıyı kişilik değeri olarak algılayabilir. Kişi kendini baskı altında hisseder. 
Başaramadığında “senden utanıyorum, seninle gurur duyma fırsatımı elimden aldın.” anlamına geleceği için kaygı ve utanç yaratabilir. “Bir şey yap ki ben de seninle övüneyim” dediğinizde kişi üzerinden prim kazanmış olursunuz. Teşvik, içten değerlendirme içerir. “Seninle gurur duyuyorum” yerine “Yaptıklarınla ne kadar övünsen, yeridir. Seni takdir ediyorum. Kendinle gurur duyabilirsin. ” diyebilirsiniz. Çünkü başarı karşısında olumlu veya olumsuz etkilenen başkası değil kişinin kendisi olacağı için övünecek, gurur duyacak biri varsa o da kişinin kendisidir. Nitekim eğitim sistemimizde de “övgüname” değil, “takdirname”, “onur belgesi” gibi ifadeler kullanılır.
Övgü, yapılan işle öz değerini (uslu, yaramaz, iyi, kötü, vb.)birleştirir. Böylece yenilgi korkusu yaratır. Teşvik, kabul ve saygı demektir. Kişi, yetenek ve çabalarını, yalnız kendisi için değil, başkaları için de kullanmasını öğrenir. Yardımlaşmayı sağlar.
Bu hafta bir arkadaşın/ailen için yapmak istediğin bir şey var mı?
Bu hafta bir arkadaşın/ailen için ne yaptın?
Bu hafta bir arkadaşının/ailen yaptığı bir şey iyi hissetmene yardım etti mi?
Yakın zamanlarda ailemiz hangi konuda ilerleme kaydetti?
Ailemizle ilgili neleri beğeniyorsun?
İyi yaptığın şeylerden hangilerini bizimle paylaşmak istersin?
Kendinle ilgili en beğendiğin, iyi yaptığın şeyler hangileri? 
Övgü yapılmadığı zaman ceza ve yergi gibi anlaşılır, çok yapılırsa ucuzlar. Yergi eksikleri, hataları vurgular. “Hep en sona kalıyorsun.”, “Başında birisi olmadan çalışamıyorsun.”, vb. eksikleri vurgularken teşvik, yapılan işin güçlü yönlerini vurgular. Yeteneklerini fark etmesine ve güvenli hissetmesine yardım eder. Olumlu yönleri vurgular:
Çok çaba harcadığını görüyorum.
Bu işe gönüllü olmana sevindim.
…konusunda ilerleme kaydettiğinin farkında mısın?


PÜF NOKTASI AİLE DANIŞMANLIK MERKEZİNDEN ALINTIDIR...

28 Ocak 2014 Salı

YARARLI BİR SEBZE TURP



Mutlu bir haftasonumuz olsun.... Malum ortalik grip vakalarindan yıkılıyor.... Hal böyle olunca yediklerimize daha dikkat etmemiz gerekiyor... Pazarda gördüm turp eskiden ne çok tüketirdik salatalarda şimdilerde ara verdik nedense ama turp yerini yine aldi sofralarimizda...



Tam bir C vitamini deposu kalorisi çok düşük özellikle saçlara ve cilde çok ama çok faydali...



Kırmızı ve beyaz olarak mevcut... Ben genelde salatadan ayri olarak yuvarlak şekilde dilimleyip biraz limon tuz ve zeytinyağı ile süslüyorum ki acimsi tadi gitsin... Bu aralar sofranizda bulundurun derim yedirebilyorsaniz cocuklariniza yedirin.... Bol saglikli günler diliyorum..

26 Ocak 2014 Pazar

İLK KARNEMİZ....



Bizde ilk karnemizi aldik... Ve ilk gösterimizi yaptik... Kuzum o gün gribin etkisiyle çok yorgundu ama yinede düzeni bozmadı....



Saygi durusu ve İstiklal Marşı nin okunmasinin ardından ingilizce şarkilar eşliğinde dans ettiler.... O kadar şaşkindi ki anlatamam... Sahne de perde açilinca o kadar kalabalik insani karşinda görünce tuaf oldu benim minik kuzum... Şimdiden seninle büyük gurur duyuyorum benim güzel oğlum....
posted from Bloggeroid

22 Ocak 2014 Çarşamba

BLOG İZLEYİCİLERİNİZ Mİ KAYBOLDU?


Son zamanlarda  sıkça yaşanılan sorunların başında  geliyor... Blog izleyicilerimiz  bir  var  bir  yok... Bu soruna sevgili blog  arkadaşım blog hocam öyle  güzel  ele  almış ki ... Dediklerini harfi harfine  yerine  geitirirseniz izleyecilerinize  hiçbirşey  olmuyor... :)

19 Ocak 2014 Pazar

MUTLU PAZARLAR...



Dün gece amcamiza gittik dünyalar güzeli iran kedileri Tostik yine keyifliydi... Atahan ondan daha da keyifliydi... Tostik in evini sürekli sabote etmek istiyor dunyasini merak ediyordu....



Merakini gidermek icin dayanamadi Tostik in evinin icini ziyaret etmek istedi icerisinden almak cok zor oldu...Atahan hayvanlari cok seviyor kediler kopekler kuslar...Surekli onlara temas etmek sevmek istiyor... Bende buna hic engel olmuyorum... Hayvanlari sevsin ki insanlari daha cok sevsin diye...



Bugun hava harika kis ortasinda bahari yaşıyoruz adeta... Ama yagmur yağmalı zira barajlar dip yapti... Bizde buguzel havanin tadını çıkartalım dedik attık kendimizi dışarıya...Bu minik kedi bile halinden okadar memnun ki değmeyin keyfine....



Minik kuzum parkta doyasıya eğlendi sonrada birguzel baligini yedi... Artik klasik pazar davranisimiz oldu park ve devaminda balik yemek...



Haftasonu uyku saatlerimiz hep değişiyor gec uyudu bugun.... Bizde babamizla kahve keyfi yaptik...Bir yandan kahvemi yudumlarken gider yandan da keyifle posttumu yaziyorum.... Mutlu pazarlar hepinize sağlikla mutlulukla huzurla....
posted from Bloggeroid

16 Ocak 2014 Perşembe

KURUYAN HAVAYI DAĞITALIM


Malum  kış ayı evde kalorifer yanıyor ve  ortalığı kasıp kavuran  bir H3N2 virüsü var... Ben 1,5 ay  süren yoğun mücadelelerle atlattım ama  minik kuzum Atahan hala  aksırıp  tıksıyor... Burun tıkanıyor genize akıyor  sonrada  öksürük 2-3 gecedir  geceleri uykumuz çok bölünüyor  uyanıyor  ağlıyor vs... Dün gece  aklıma  geldi bebekken kullandığım buhar  makinasını çıkarttım...Yattığı odaya koydum akşma üstü 1 saat  çalıştırdım.. Umarım etki eder... geceleyinde  aslında  çalıştırmam lazım  10 -15 dk  ama  uyur  kalırım diye cesaret edemedim ...Çocukluğumdan hatırlıyorum  sobalar  vardı evimide ve her  evde sobanın  üstünde  mutlaka bir  çaydanlık yada  güğüm olurdu ki bu da  odadaki kuruyan havaya engel  olurdu  nem  yapardı... Birde cam çerçeveleri plastik  değildi ağaçtandı çerçevelerin arasından  az  da  olsa  hava girer sirkülasyon olurdu... Şimdilerde  biz evi  havalandırmazsak oksijensizlikten  uyuşuk uyuşuk gezer olduk... Evet eskiler  daha  dirençli daha  sağlam...  buhar  makinaları yoktu plastik çerçeveleri  yoktu  pastorize  sütleri  yoktu gdo lu yiyecekleri yoktu  vs  ama sağlıkları  vardı.... Temiz havalı bol sağlıklı H2N3 süz günleriniz olsun...

12 Ocak 2014 Pazar

ÇOCUK PSİKOLOJİSİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR



Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalara günümüzde hayli sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir!

Yeni nesil anne-babalar çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davranıyor, özgüven aşılamada abartıya kaçıyor ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemiyor.
Çocuğun her davranışını büyüteç altına alan, halk arasındaki tabire göre ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babalar sağlıklı çocuklar yetiştirebiliyor mu? Bu tarz çocuk yetiştirmek, abartılı özgüven şişirmesi ile benmerkezci, sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratır.

Çocuklarımızı büyütürken yaptığımız ‘Psikolojik Hatalar’:

1-Özgüven Her Koşulda İyidir: Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika/Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’ olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir. Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak; yani hayatta “sürekli ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir.

2-Çocuklara Asla Kızılmaz, Yüksek Sesle Konuşulmaz: Çocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa, sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile ‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.

3-Başkalarının Yanında Çocuğa Kızılmaz: Çocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’ denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal etiğinde, anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen taraf olmalıdır.

4-Başkalarının Çocuğuna Asla Müdahale Edilemez: Eskiden genç annesinin başa çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren ‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.

5-Çocuğun Her Merakı Giderilmeli: Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’ karşılık bulursa; ‘çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan’ bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir; bu da onun kaygı düzeyini artırabilir, ‘yetişkin dili’ ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir duruma getirebilir.

6-Her Seslenişine Cevap Verilmeli: Her seslenişine (o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile) karşılık alan çocuk da ‘sınır’ problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap vermek; ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu ‘normal’ karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı verir.

7-Aile İçi Kararlar Mutlaka Çocuğa Da Sorulmalıdır: Bu bilgi de; 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine ‘her zaman’ çocuğu da katmak, hatta onu ‘asıl karar verici’ yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.

8-Yemek Yemeyen Çocuğa Asla Zorlama Yapılmaz: Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise; yapısal olarak ‘yememeye yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir. Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler. Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken ya da masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri zamanlarda da net (ancak şiddet, aşırı öfke göstermeden) yönlendirmelerle yemek yedirilebilir.
Klinik Psikolog Sinem Demir
Sağlık & Yaşam Dergisi —

9 Ocak 2014 Perşembe

YEŞİMCE LEZZETLER E MERHABA DİYELİM...


Sevgili arkadaşım Yeşim sonunda kendine bir blog açtı.. Yıllardır yaptığı eşsiz pastalar yemekler ve değişik tariflerle Yalova da akrabağ ve arkadaşlar arasında hamarat Yeşim olarak tabir edilen arkadaşım blog dünyasında yerini aldı...Hatırlıyorum lise yıllarında falan dı... Bir  bayram Yeşim in babaannesine bayram ziyaretine gitmiştik aman Allahım bir dilber dudağı tatlı ikram etmiş bize... Yıllar  geçti  hala  tadı damağımdadır.... Bu işler özen ve sevgi ister yıllardır bilirim Yeşim in bir  Nukhet Duru hayranlığı vardır bir de pasta börek yemek yapma... İlginç ve sıradışı tarifler için yesimcelezzetler blog sayfasından ve  faceebook sayfasından da ziyaret edebilirsiniz... Sıradaşı ve ilginç  tarifler var arkadaşlar vakti bol olan yemeği ve yedirmeyi seven arkdaşlara duyrulur...

7 Ocak 2014 Salı

KÜÇÜK HEDİYELİK EŞYALAR



Bayılıyorum böyle minik süs eşyalarına... Geçen sene 2013 de sanki çok uzakmış gibi , eşimle gittiğimiz Bolu Gölcük de ki burada anlatmıştım bu minik eşyalar dikkatimi çekmişti... Bu minik çanta için ideal olan aynalar can kurtarıcı... Üstündeki işlemeler boncuk süslemelerde  harika...



El emeği göz nuru çantalar hepsi beni al der  gibiydi...








Ben bu  anahtarlıklara  bayıldım... Hem  plastik değil daha sağlıklı... 

Testilere dayanamıyorum çok seviyorum  bana  tarihi geçmişi hatırlatıyor hep..

3 Ocak 2014 Cuma

2014 E KÖTÜ BİR GİRİŞ



Nasıl bir gripmişsin sen yahu... Evcek ilk tanışmamızı burada anlatmıştım... Sonrada burada devam eden gribimizden bahsetmiştim...



Yeni yıl gecesi resmen PTT yaptım... Pijama Terlik Tv ... Aldım bitki çayımı da elime sek içtim iyi geldi... Ama 1 ocak sabahı uyandığımda yataktan kalkamıyordum tüm eklem  yerlerim şiddetli bir biçimde ağrıyordu... Acil iğne serum  rapor vs derken bugun gözümü biraz açtım... Hala daha yataktayım... 1,5 aydır yakamı bırakmayan grip sonunda yatağa düşürdü artık bedenim daha fazla bu yükü kaldırmadı... Bu gribin tek güzel yönü tam bir yıldır uyumadığım tüm uykularımı son 3 günde tamamladım:)... Aldığım ilaçlar müthiş uyku yapıyor yataktan çıkamıyorum izninizle uykum geldi yine...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...